Resûlüllah (sav)’in Şefaâti.

Sayfa 485 den alıntıdır.

 

Resûlüllah (sav)’in Şefaâti ve Sünneti İle İlgili Bazı Âyet ve Hadisler.

 

“İsrâ Sûresi 79. âyette “Yakında Rabb’in sana “Makâm-ı Mahmud’u” verecektir” âyetindeki “Makâm-ı Mahmud” bana verilecek şefaât hakkıdır.” “Cebrâil (as), Kur’ân ile beraber açıklaması olan Sünnet’i de getirmiştir.” İmam-ı Âzam ve bütün Ehl-i Sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaâti kabul etmişlerdir. Ehl-i Sünnet görüşüne göre; şefaâte sadece iman ehli kavuşacaktır. Kâfirler ve münâfıklar şefaâtten mahrum kalacaklardır. Peygamberler, melekler, veliler, âlimler, şehitler ve sâlihler de şefaât edeceklerdir. Fakirliğe ve belalara sabredenler ile mü’minlerin küçük yaşta vefat eden çocuklarının şefaâtleri de haktır.

 

Allah-ü Teâlâ, şefaât edene ve şefaât edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaât edemez. Kalplerindeki müthiş korku giderilince, şefaât bekleyenler, şefaât edenlere, “Rabb’iniz şefaât hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Şefaât edenler ise, “Hak olanı buyurdu, şefaâte izin verdi” diyecekler. (Sebe’, 34/23)

 “İsrâ Sûresi 79. âyette “Yakında Rabb’in sana “Makâm-ı Mahmud’u” verecektir” âyetindeki “Makâm-ı Mahmud” bana verilecek şefaât hakkıdır.”

 “Cebrâil (as), Kur’ân ile beraber açıklaması olan Sünnet’i de getirmiştir.”

“Bana Kur’ân’ın misli kadar daha hüküm verildi.” 1763 5- “Yalnız Kur’ân’daki helâl ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamber’in haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.”

“Sizden birinize bir hadis ulaştığı zaman, koltuğuna kurulmuş bir şekilde; “Bunu doğrulayan Kur’ân’dan bir âyet var mıdır?” demesin.

Söylemiş olayım veya olmayayım; bir konuda benim adıma hayırlı ve güzel bir şey işittiğiniz zaman ben onu söylemişimdir. Ancak benim adıma kötü bir şey söyleniyorsa bilin ki ben kötü bir şey söylemem.”

 “Şefaât yoktur diyen ya da şefaâte inanmayan kimse, Peygamber’in şefaâtine nail olamaz.”

“Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince; “Resûlüllah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’ân’dan söyle” derler.”

“Ümmetimin yarısının cennete girmesi ile şefaât etmem arasında serbest bırakıldım. Şefaât etmeyi seçtim. Çünkü şefaâtimle daha çok kimse cennete girer.”

“Benim şefaâtim ümmetimden büyük günah işleyen kimseler içindir.”

“O kadar çok kimseye şefaât ederim ki, Rabb’im Allah-ü Teâlâ bana: “Razı oldun mu?” diye sorunca: “Evet razı oldum” derim.”

“Kıyamette, Sırat Köprüsü’nün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allah-ü Teâlâ: “Dilediğini iste, istediklerine şefaât et, şefaâtin kabul olunacaktır” buyurur. Ümmetime şefaâtten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabb’im bana: “Ümmetinden ihlâsla bir defa, “Lâ ilâhe illallah” diyen ve imanla ölen herkesi cennete koy!” buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.”

“Her peygamberin kabul edileceği bir duâsı vardır. Her peygamber o duâyı yapmada acele etti. Ben ise bu duâmı, kıyamet gününde, ümmetime şefaât olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı âhirete bıraktım). Ona inşallah, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır.”

 “Ümmetimden bazıları vardır ki büyük bir cemaate, bazıları vardır ki bir kabileye, bazıları vardır ki bir gruba, bazıları da vardır ki tek bir kişiye şefaât eder ve cennete girmelerini sağlar.”

“Küçük yaşta ölen çocuğa “Cennete gir” denilir. Fakat o, cennetin kapısında durur, kızgın ve öfkeli bir şekilde beklemeye başlar ve: “Annem ile babam yanımda olmadıkça girmem” der. O zaman meleklere: “Onun anne babasını da onunla birlikte cennete koyun” denilir.”

“Kıyamet günü, insanlar küme küme olur. Her ümmet, peygamberinin peşinden gidip, şefaât isterler.

“Ey falan, sen şefaât et! Ey filan, sen şefaât et!” derler. Sonra şefaât dileği, Peygamberimize gelir ve O’nda nihayet bulur. Bu şefaât tartışması; Allah-ü Teâlâ’nın Peygamberimizi, Makâm-ı Mahmud’a göndermesi ile şefaât izni başlar. O zaman herkes Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellemi tasdik eder.