Ehli Beyt Ehl-i Sünnet’in Baştacıdır.

 

“Allah katında yegâne din İslam’dır.” Âl-i İmran 3/19 İslam Dini’nin dört dayanağı; Allah’ın Kitabı, Resûlüllah’ın Sünneti, İcmâ-i Ümmet, Kıyas-ı Fukaha’dır. Bunların dördü de İslam’ın birer direğidir. Mirkâtül Vüsûl s.281/s.314

Sadece Kur’ân'a bakarım diğerleri beni ilgilendirmez demek, İslam’ın özüne terstir. Ben sadece farzları kabul ederim, Sünnet yoktur demek İslam’ın özüne terstir. Hıristiyanlarla, Yahudilerle dinler arası diyaloglar kurup, Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellemi yok sayanlar, İslam’ın özünü benimsememişlerdir.

Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem bir millete, bir gruba bir mezhebe gönderilmiş bir peygamber değildir. Hatta O sadece Müslümanlara bile gönderilmiş değildir, bütün insanlığa gönderilmiştir. Burada mevzû bahis olan böyle bir Peygamber’in Ehl-i Beyt’idir. O’nun Ehl-i Beyt’ine ne kadar değer verdiğini yüzlerce örnekle görüyoruz.

Yine Ehl-i Beyt tabiri bir mezhebe, bir gruba, bir cemaate indirgenecek bir tabir değildir. Ehl-i Beyt’in; İslam dininin özüne ait ve temel dinamiklerden biri olduğu açıktır. Böyle olduğu halde bu tabirden kaçılması; sadece Şiîler’e, sadece Alevîler’e aitmiş gibi düşünülmesi mânidardır. Ehl-i Beyt, İslam dünyasının ve İslam inancının; ortak değeri ve ortak paydasıdır.

Kadı İyaz, Beyhakî, el-Bagâvî, İmam Şâfî, el-Heytemî ve daha başka âlimlerden bildirilmiştir ki: Ehl-i Beyt’i seven ve yolundan giden gerçek Müslümanlara; Ehl-i Sünnet denir. Ehl-i Beyt’in hepsini sevmek, kadın erkek her Müslümana farz ve lazımdır. Ehl-i Beyt’i sevmek imanın şartıdır. Ehl-i Sünnet âlimleri, Ehl-i Beyt’in faziletine dair çok sayıda kitap yazdılar. Emevî ve Abbasî valilerine karşı geldiler ve bu yolda canlarını feda etmekten çekinmediler. İmam-ı Âzam, İmam Nesâî, Saîd b. Cübeyr gibi birçok Ehl-i Sünnet âlimi, Ehl-i Beyt yolunda canlarını feda ettiler.

Fitnecilere fırsat vermeyelim. Ehl-i Sünnet yolunun, nasıl bir Ehl-i Beyt yolu olduğunu gösterelim. Zalimlerin cezasını Allah verir. Müslümanları da hidayet yoluna, O ulaştırır

Hak ve istikamet üzere olan mezhebleri yok sayanlar, bir mezhebe tabi olmaya gerek yoktur diyenler, mezheb imamlarını hâkir görenler ve ilk selef âlimlerinin nakillerini “rivâyettir, söylentidir” diyerek dikkate almayanlar İslam’ın özünden uzaklaşmışlardır. Bilinmelidir ki, hak ve istikamet üzere olan mezhebler, Kur’ân’a ve Sünnet’e dayananlardır. Bu anlamda mezhepleri yok saymak isteyenler, Peygamberimiz (sav)’i; Hadis ve Sünnet’ten, İslam’ı da Peygamberimiz (sav)’den soyutlama gayretine girenlerdir. Başka bir deyişle, peygambersiz bir din kurma peşindedirler.

Ehl-i Sünnet itikadında, Cenâb-ı Hak farzlarında eksik olanı; sünnetten ve nâfilelerden tamamlayacaktır. Sünneti olmayanın, farzı da makbul olmayacağı beyan olunmuştur. Geniş bilgi için baknz: Şerhül Akâid, s.339-343; Mürteza Bedir; DiA, Sünnet, XXXVIII, 150; Yusuf Şevki Yavuz, DİA, Şefaât, XXXVIII, 412

Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem başta olmak üzere: Güzîde Sahâbîler, Ehl-i Beyt büyükleri, Mü’minlerin anneleri İslam’ın büyükleridir. Bu büyükleri sadece isimleriyle tâzimsiz, saygısız, vasıfsız, söylemek en azından edepsizliktir. Kitaplarında Muhammed, Ali, Fâtıma diyerek yazmak büyük bir saygısızlıktır. Peygamberimiz (sav)’e salâvâtsız, Güzîde Sahâbîler’e hürmetsiz olan kimselere itibar edilmez.

Kayıt altına almış olduğumuz bu bilgiler ışığında ortaya koyduğumuz kanaat; Allah dostlarının, Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem ve silsile yoluyla büyüklerimizden bize ulaşan ayırt edici bilgiler gereğidir.  Allah’ın fazlı keremi ile mevcut kaynaklarla da bunu ortaya koymuş olduk.

Ehl-i Beyt sevdalısı, Hak aşığı Kuddusi Baba; Türkçe olarak şöyle buyurdu:

“Biz Muhammed Ümmetiyiz,

Siz Muâviye Ümmetisiniz!

Siz bir yana, biz bir yana!”