CEMEL VAK’ASI

Sayfa 343 den alınmıştır. 

 

Hz. Osman isyancılar tarafından şehid edilince Medine’de bulunan Ashâb-ı Kiram, Hz. Ali’yi halife seçti. Yeni halifeyi bekleyen en önemli mesele, Hz. Osman’ın katillerini bulup cezalandırmaktı. Ancak ortada belirli bir katil yok, “Osman’ı biz öldürdük” diyen bir isyancı topluluğu mevcuttu. Şehre hâkim olan bu âsilerle hemen başa çıkılamayacağı açıktı. Hz. Ali kendisine biat etmeye yanaşmayan bazı valileri değiştirme kararı aldı.  Bu durumu öğrenen Hz. Zübeyr Kûfe valiliğini, Hz. Talha ise Basra valiliğini istedi. Hz. Ali (kv): “Benim yanımda Medine’de bulunun ve bana yardım edin!” diye onları Kûfe ve Basra’ya göndermedi. Hz. Zübeyr ve Hz. Talha bu defa umre için izin istediler. Hz. Ali (kv), dört ay sonra Mekke’ye gitmelerine izin verdi.

Hz. Âişe, Ashâb-ı Kiram’ın büyük bir kısmı gibi Hz. Osman’ı son zamanlarda eleştirenlerden biriydi. İsyancılar, Medine’yi kuşatınca Hz. Osman’ın gitmemesi için rica etmesine rağmen Hz. Âişe, Mekke’ye hac için gitmişti. Hacdan sonra Medine’ye dönmek üzere yola çıkan Hz. Âişe, Hz. Osman’ın şehit edildiğini, Hz. Ali’nin halife seçildiğini öğrenince Mekke’ye geri döndü. Hz. Osman’ın mazlum olarak öldürüldüğü yolundaki meşhur konuşmasını yaptı.

Saîd b. Âs, Mervan b. Hakem, Hz. Osman’ın Basra Valisi Abdullah b. Âmir, Yemen Valisi Ya’lâ b. Ümeyye ve Velid b. Ukbe gibi Emevî ileri gelenleri Hz. Âişe’ye biat edip toplandılar. Ya’lâ b. Ümeyye, Abdullah b. Âmir Cemel topluluğunun masraflarını valilik hazinelerinden karşıladılar. 600 zekât devesi 400 bin dirhem altın ve başka askeri ihtiyaçlar Emevîler’in bu gayri meşrû harcamalarından karşılandı. Hz. Âişe’nin bindiği deve de bunlardandı. Hz. Zübeyr ve Hz. Talha da bu topluluğa katıldılar ve Basra’ya doğru yola çıktılar.

Basra yakınlarına vardıklarında, Hz. Âişe köpek sesleri duydu ve buranın neresi olduğunu sordu.  Rehber: “Hav’eb suyu” dedi. O zaman Resûlüllah (sav)’in bu hareketi tasvip etmeyen: “Acaba hanginize Hav’eb köpekleri havlayacak!” hadisini hatırladı ve geri dönmek istedi. Ancak Abdullah b. Zübeyr ve yanındakiler, rehberin yanıldığını burasının Hav’eb suyu olmadığını iddia ettiler. Sonra da: “Ali ordusuyla yaklaştı, yetişmek üzere deyip” topluluğu hareket ettirdiler.

Basra önlerine geldiklerinde eski Basra Valisi Abdullah b. Âmir’i,  Basra’dan askeri destek için gönderdiler. Hz. Ali’nin Basra Valisi, Osman b. Huneyf’te elçi gönderip niye geldiklerini sordu. Hz. Âişe, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr: “İsyancıların bozduğu düzen ve barış ortamını geri getirmek, Hz. Osman’ın katillerini cezalandırmak ve Müslümanların arasını düzeltmek” olduğunu söylediler. Bunun üzerine Basralılar ikiye bölündü ve sert tartışmalar yaşandı.

Diğer taraftan Hz. Ali (kv) 3000 kişi ile Medine’den çıkmış, Rabeze’den Basra Valisi Osman b. Huneyf’e mektup göndermişti. Mektubunda: “Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’in hiçbir zorlama olmadan biat ettiklerini” yazmıştı. Hz. Talha ve Hz. Zübeyr, Medine’de yaptıkları biatı: “Kılıç, başımızın üzerinde olduğumuz halde biat ettirildik!” diye, inkâr ettiler. Vali Osman b. Huneyf, Hz. Ali’nin haklılığından bahsederek Basra etrafından uzaklaşmalarını istedi. Cemel Ashâbı da kendilerinin haklı olduğunu söyleyip, Vali ve adamlarını esir aldılar. Hz. Aişe’nin emriyle onu serbest bıraktılar. Ancak Vali Osman b. Huneyf’in saçını, sakalını, kaşını, kirpiğini yoldular. Basra beytü’l-malını da ele geçirdiler.

Cemel Ashâbı, Basra şehrini ele geçirmelerine rağmen halkın askeri desteğini tam sağlayamadı. Kûfe ileri gelenlerine de mektuplar gönderip, Hz. Ali’ye olan desteklerini çekmelerini ve kendilerine destek olmalarını istediler. Aynı günlerde Hz. Ali de Kûfe’ye arka arkaya üç heyet gönderdi, ancak destek alamadı. Kendi Kûfe valisi Ebû Mûsa el-Eş’ari tarafsız kalmayı tercih ediyordu. Bunun üzerine Malik Eşter, Hz. Ali’nin izniyle valilik konağından Ebû Mûsa el-Eş’ari’yi çıkardı.

Kûfe’den gerekli desteği zorla da olsa alan Hz. Ali, Basra’ya yöneldi ve Cemel Ashâb’ına, Ka’ka b. Amr’ı elçi olarak gönderdi. Ka’ka, Hz. Aliye halife olarak biat edilirse, Hz. Osman’ın katillerinin cezalandırılacağını ve düzenin yeniden sağlanacağı yönünde ikna etmek için konuştu. Cemel Ashâbı da buna iştirak etti. Daha sonra Hz. Ali; Hz. Talha ve Hz. Zübeyr ile bizzat görüşerek Hz. Peygamber (sav)’in hadislerini hatırlattı. Her iki sahâbî de savaştan vazgeçtiklerini söylediler. Hz. Zübeyr’in oğlu Abdullah babasını korkaklık ve döneklikle suçladı. Barış görüşmeleri devam ederken, bir gece iki tarafa da saldırılar oldu ve iki taraf da kendilerini savaşın içinde buldular. Bir rivayette, eğer barış olursa Hz. Osman’ın katilleri de cezalandırılacağı için savaşı onlar körüklüyordu. Diğer bir görüş ise hilâfetin Hz. Ali’ye geçmesine engel olmak isteyen Ümeyyeoğulları ve taraftarları körüklüyordu. Hz. Ali (kv) askeri yirmi beş bin, Cemel Ashâbı isyancıları ise otuz bin kişi civarındaydılar.

Hz. Ali ve Hz. Aişe savaşı durdurmak istedilerse de çarpışmalar şiddetlenerek devam etti. Yetmişten fazla kişi Hz. Aişe’nin devesinin yularını tutarak can vermişti. Bu yüzden Hz. Ali’nin emriyle devenin arka ayaklarına vuruldu, deve yıkıldı ve isyancılar dağıldı. Geniş bilgi için baknz: Tarih-i Taberî, III, 570-571/ IV, 8-9; İbn Kesîr, El-Bidâye, VII, 365-372; En Sevgilinin Dostları, s.282; Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 518; Aycan, İ. Muâviye b. Ebî Süfyân s.101; E. R. Fığlalı, DİA, Cemel, VII, 320  

Muâviye, yönetimi ele geçirmek için önce Bizanslılarla anlaştı. Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 266 Sonra da Hz. Ali (kv)’nin gücünü kırmak için Cemel Vak’ası’nı hazırladı. Aycan, İ. Muâviye b. Ebî Süfyân s.96-106

Bu bilgilere dayanılarak şu kanaate varılmıştır: Cemel Vak’ası, Emevîler’in devlet idaresini yeniden ele geçirmek için başlattıkları bir savaştır. Özkes, İ. Emevî Siyaseti s.56-58

Damra b. Habib nakletti: “Resûlüllah (sav)’in yanında Hz. Âişe’den söz edildi. Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem şöyle buyurdu: “Âişe’yi bırakın o gündüzleri oruç tutar. Dünyada da ahirette de benim hanımımdır.” El-Askalânî, El-Metâlib, IV, 4137

Hz. Peygamber (sav)’in hanımları ile ilgili Allah (celle celâlühü) şöyle buyuruyor: “Peygamber, mü’minlerin kendi canlarından daha değerlidir. O’nun hanımları da mü’minlerin anneleridir.” Ahzab 33/6

İfk Hâdisesi: Hz. Âişe annemiz ile Hz. Ali (kv) efendimiz arasındaki kırgınlık; Hz. Âişe annemizin iftiraya uğradığı zamana kadar uzanır. Hicrî 5. yılda Peygamber (sav) efendimizin Beni Mustalik Gazvesi sırasında meydana geldi. Hz. Âişe annemiz bir ihtiyaç için ordudan uzaklaştı. Bu arada Hz. Hatice annemizden hatıra Yemen işi gerdanlığını kaybetti ve onu bulmak için tekrar geri döndü. Hevdecinin içinde sanıldığından hevdeci deveye yüklenip, ordu o bölgeden ayrıldı. Sonra ordunun artçısı Safvân b. Muattal tarafından bulunup orduya yetiştirildi. Münafıkların Hz. Âişe annemiz için kötü konuşması üzerine, Hz. Âişe annemiz töhmet altında kaldı. Meydana gelen bu üzücü olay, bir aydan fazla sürdü. Bu sıkıntılı günlerin birinde Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem,  Hz. Ali (kv) ile durumu istişare etti. Hz. Ali (kv) de Hz. Âişe annemiz ile ilgili: “Ey Allah’ın Resûlü! Allah seni darda bırakmaz. Senin için kadınlar da çoktur. Hizmetçi kıza sor o doğruyu söyler!” dedi. Bu söz, Hz. Âişe annemizin kulağına gidince de bu kırgınlık oluştu. Daha sonra Hz. Âişe annemizin temiz olduğuna dair Nur Suresi 11-21. âyetleri nâzil oldu. Cemel Vak’ası’ndan sonra da bu kırgınlık tamamen ortadan kalkmıştır. Geniş bilgi için baknz: Ahmed, Müsned, XV, 21689; Buhârî, Şâhidlik 15,2661;. Müslim, Tevbe 10, XI, 243; Tarih-i Taberî, IV, 6; İbn Hişâm, III, 411; İbn Kesîr, El-Bidâye, IV, 273-274; En Sevgilinin Dostları, s.282; M. Fayda, DİA, Âişe, II, 202; M. Fayda, DİA, İfk Hâdisesi, XXI, 507

Ebî Râfi nakletti: Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem şöyle buyurdu: “Ey Ali! Yakında seninle, Âişe arasında bir hâdise olacak!” Hz. Ali (kv) buyurdu ki: “Öyle ise Ey Allah’ın Resûlü! Ben Ashâb’ın en kötüsüyüm!” Efendimiz (sav) buyurdu ki: “Hayır, fakat bu hâdise olduğunda, sen onu evine teslim et!”(Cemel Vak’ası) Ahmed, Müsned, XIX, 27525; M. Câmi, Şevâhidü’n-Nübüvve, s.161; Râmûz el-Ehâdis s.303; Hz. Âişe annemiz de hayret edip güldü. Resûl-ü Ekrem (sav), Hz. Âişe annemize şöyle buyurdu: “Hele düşün, Ey Hümeyra! Sefere çıkan kadın, sakın sen olmayasın!” Hâkim, El-Müstedrek, VI, 4668; İbn Kesîr, El-Bidâye, VI, 291; El-Heytemî, Savâikü’l-Muhrikâ, s.272

Bir gün Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem hanımlarına şöyle buyurdu: “İçinizde alnı tüylü deve sahibi hanginiz? Hav’eb suyunda köpekler kendisine havlayıncaya kadar gider! Sağ tarafında ve sol tarafında çok kimseler ölür, kendisi de zor kurtulur!” buyurdular. Hz. Âişe Cemel Vak’ası olmadan önce yolda giderken köpeklerin havlamasını duyuca; “Burası neresidir?” diye sordu. Hav’eb suyu olduğunu öğrenince ısrarla geri dönmek istedi. Ancak “Ali b. Ebî Tâlib ordusuyla arkamızdan geliyor” diyerek toplum onu bırakmadı. Ahmed, Müsned, XIX, 27524; Hâkim, El-Müstedrek, IV, 4671; Tarih-i Taberî, IV, 10; Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 199; İbn Kesîr, El-Bidâye, VI, 290; M. Câmi, Şevâhidü’n-Nübüvve, s.160; Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 508/ s.310

Ebû Bekre nakletti: Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem, Cemel Vak’ası’na işaretle şöyle buyurdu: “Başları kadın olan bir topluluk çıkar, meşrû devlet düzenine karşı çıkıp helâk olurlar, felah bulmazlar! Onların önderleri bir kadındır ve cennete girer!” El-Askalânî, El-Metâlib, IV, 4474; İbn Kesîr, El-Bidâye, VI, 291; M. Câmi, Şevâhidü’n-Nübüvve, s.160

 

Abdullah b. Abbas nakletti: Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem hanımlarına şöyle buyurdu: “Acaba hanginiz kırmızı yüklü devenin sahibi olacak? Etrafında çok kişi öldürülecek! O da tam öldürülecekken kurtulacak!” El-Askalânî, El-Metâlib, IV, 4464; İbn Kesîr, El-Bidâye, VI, 290

 

Hz. Ali (kv); Cemel Ashâb’ına karşı Basra’ya doğru hareket etti. Kendi Kûfe Valisi Ebû Mûsa el-Eş’ari’den destek almak için önce Muhammed b. Ebî Bekir ve Muhammed b. Cafer b. Ebî Talib’i gönderdi. Ebû Mûsa el-Eş’ari: “Biz Ali’nin buyruğuna girmeyiz. Osman’ın kanını isteriz. Sen Muhammed b. Ebî Bekir sen Osman’ın kâtillerindensin!” deyince, geri döndüler.

 

Hz. Ali (kv) duruma çok üzüldü ve Abdullah b. Abbas ve Mâlik Eşter’i gönderdi. Ebû Mûsa, onlara da benzer şeyler söyledi. Ebû Mûsa el-Eş’ari, halkın desteğini engellemeyi sürdürdü. Hz. Ali (kv) üzgün ve gergin bir halde, Ebû Mûsa’ya, Hz. Hasan (ra) ve Ammâr b. Yâsir’i gönderdi. Ebû Mûsa el-Eş’ari, Hz. Hasan (ra)’ın mescide geldiğini duyunca hemen yanına geldi. Ammâr b. Yâsir, Ebû Mûsa’ya kızarak: “Emirü’l-Mü’minin’e halkın desteğini niye engelliyorsun?” deyince; Ebû Mûsa, Fitneden korkup köşesine çekildiğini söyledi. Ebû Mûsa el-Eş’ari; Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellemden şöyle bir de hadis nakletti: “Yakın bir zamanda karanlık gecelerin bölümleri gibi içinizde fitneler çıkacaktır. Kişi mü’min olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlayacaktır. Mü’min olarak akşamlayan kişi de kâfir olarak sabahlayacaktır.

Bu zamanda oturan ayakta olandan, ayakta olan yürüyenden hayırlıdır. Yürüyen atlı olandan, daha emindir.” Sadece hadisin ikinci kısmını Ebû Hureyre’den nakledenler: Buhârî, Fitne 9, 7081, 7082/ Menâkıb 25, 3601; Müslim, Fitne 10/ XI, 422; Ahmed, Müsned, XX, 28309; İbn Mâce, Fitne, X, 10, 3961 Hadisin tamamını Ebû Mûsa’dan nakledenler: Ahmed, Müsned, XX, 28323; İbn Kesîr, El-Bidâye, VII, 381

Ebû Mûsa devamla: “Bu fitneden uzak durmak daha hayırlıdır” dedi.

Ammâr b. Yâsîr: “Bu fitne, o fitne değildir. Bu fitneden uzak kalıp, bir hakkın kaybolmasına sebep olmaktansa, çalışıp o fitneyi defetmek daha güzeldir” diye söyledi. Ancak Ebû Mûsa yine de köşesine çekilmeyi tercih etti. Doğal olarak valilikten de azledildi. Tarih-i Taberî, IV, 18-19; İbn Kesîr, El-Bidâye, VII, 381; En Sevgilinin Dostları, s.295; Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 515

Ebû Mûsa el-Eş’ari de Hz. Ali (kv)’ye biat etmeyip fitneden uzak durayım diyen Ashâb’tandır. Ancak Hicrî 39 yılındaki Muâviye kuvvetlerinin saldırısında, can korkusundan Muâviye’ye biat etmek zorunda kalmıştır. Ebû Mûsa hakkında “Hakkı, bâtıldan ayırt edemez!” diye hadis vardır. Tarih-i Taberî, IV, 20

Cemel Vak’ası’ndan sonra; Hz. Ali (kv) efendimiz, Hz. Âişe annemizin her türlü ihtiyacını karşılayıp, evine teslim etmesi için kardeşi Abdurrahman b. Ebû Bekir’le gönderdi ve kendisi de uğurladı. Hasan (ra) ve Hüseyin (ra) efendilerimiz bir günlük yola uğurladılar. Hz. Âişe annemiz, ömrünün geri kalanını bu hâdiseden dolayı tövbe ederek geçirdi. Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 527

Cemel Vak’ası’ndan sonra, Hz. Âişe annemiz halka hitaben: “Allah’ın kazâsı olan bir iş başımıza geldi. Bundan sonra kimse gönlünde kin tutmasın. Hepiniz benim oğullarımsınız. Ali ile benim aramda eskiden de hiçbir mesele yoktu. Şimdi de bana en yakınınızdır. Aile arasında böyle şeyler olur” buyurdu. Hz. Ali (kv) de: “O Mü’minlerin annesidir, gerçekten de aramızda hiçbir mesele yoktur” buyurdu. Tarih-i Taberî, IV, 31; İbn Kesîr, El-Bidâye, VII, 398/479

Hz. Ali (kv)’den Cemel Ashâbı’nın durumu soruldu: “Din kardeşlerimizdir. Ancak isyan edip, bize karşı durdular.” Yine bu savaş sonundaki ganîmetin durumu soruldu: “Bunlar küffar değil ki; mallarını taksim edip, hanımlarını çocuklarını esir edelim! Ya Âişe kimin hissesine düşecek!” diye mal taksimi ve esir almayı yasak etti. İmam-ı Âzam: “Hz. Ali’nin emirleri ve amelleri olmasaydı, isyancılar hakkında ne muamele edeceğimizi bilemezdik!” buyurarak, Hz. Ali (kv)’nin savaş yoluyla bile Ümmet-i Muhammed’e yol gösterdiğini nakletmiştir. Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 526-527

 

Hz. Âişe annemiz nakletti: Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellemin şöyle buyurduğunu kendim duydum: “Her kim Ali’ye karşı çıkarsa ateştedir.” Hazır olanlar Hz. Âişe’ye dediler ki: “Ey Âişe, sen niye karşı çıktın?” Hz. Âişe buyurdu ki: “Bu hadisi, Cemel Vak’ası’nda unutmuştum. Fakat Basra’ya gittiğimde aklıma geldi. Şimdi de Allah’tan mağfiret diliyorum.”

Kundûzî, Yenâbiül Mevedde, s.79

Cümey b. Umeyr et-Temîmî nakletti: “Annem ve teyzem, Hz. Âişe’nin yanına girip, “Bize Ali’den bahset” dediler. Hz. Âişe: “Elini Resûlüllah’ın elinin üzerine koyan, kendisini O’nun için feda eden, Resûlüllah’ın eliyle yüzünün terini sildiği bir adamın neyini bana soruyorsunuz?” Annem ve teyzem: “O halde neden onun karşısına çıktın?” dediler. Hz. Âişe: “Hükmolunmuş bir şey… Yeryüzündeki her şeyi ona; “karşı çıkışıma” karşılık, fidye vermek isterdim” dedi. El-Askalânî, El-Metâlib, IV, 4473

Birgün Hz. Ali (kv) ile Hz. Zübeyr konuşuyorlardı. Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem buyurdu ki: “Zübeyr ile tatlı tatlı konuşuyorsun ancak Zübeyr zalim ve haksız olduğu halde seninle savaşacaktır.

Cemel Vak’ası’nda, Hz. Ali (kv), Zübeyr’e Resûlüllah (sav)’in: “Ey Zübeyr! Sen haksız olduğun halde, Ali ile savaşacaksın fakat haksızsın!” buyurduğunu hatırlattı, bunu hatırlayan Zübeyr savaşı terk etti. Ancak oğlu onu ikna edip yemininden döndürdü. Bu yeminin kefareti olarak da kölesini hürriyetine kavuşturdu.  Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5629-5630; İbn Kesîr, El-Bidâye, VI, 292/ VII, 390; El-Askalânî, El-İsâbe, s.101; El-Askalânî, El-Metâlib, IV, 4461-4475; Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 195-198;. Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 520; M. Câmi, Şevâhidü’n-Nübüvve, s.160; El-Heytemî, Savâikü’l-Muhrikâ, s.273; Kütüb-i Sitte, XII, 475

Savaş başlamadan Hz. Zübeyr’e nasihat eden Hz. Ali (kv); Hz. Talha’ya da, nasihat etti. Bu nasihatler sebebi ile her ikisi de pişman oldular fakat evlatları onlara engel oldu. Hz. Talha, kendi saflarında bulunan Mervan b. Hakem tarafından ok ile vurularak şehit oldu. Zübeyr ise savaş yerinden çıkıp gitmek için giderken Sibâ vadisinde Hz. Ali (kv)’den mükâfat alırım, düşüncesinde olan İbn Cürmüz tarafından şehit edildi. Hz. Ali (kv) ise; “Ben Resûlüllah’tan işittim, Zübeyr’in kâtilini ateşle müjdeleyin buyurdu.” Her iki sahâbînin de vefat etmeden önce Hz. Ali (kv)’nin askerlerine biat ettikleri ya da biat etmek istedikleri nakledilmiştir.”

 

İbnü’l Esîr, El-Kâmil, III, 261; Ahmed, Müsned, XVIII, 26617; El-Askalânî, El-Metâlib, IV, 4465-4467; Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5626-5643; İbn Sa’d, Tabakât, III, 121; İbn Kesîr, El-Bidâye, V, 567;. El-Askalânî, El-İsâbe, s.101; En Sevgilinin Dostları, s.304,305; Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 520-525

 

Hz. Âişe annemiz nakletti: “Bir gün Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem, Osman’a baktı: “Allah (celle celâlühü), şehit olacak Osman’a rahmet eylesin.” buyurdu. Sonra Ali ve Zübeyr’e bakıp: “Siz birbiriniz ile savaşacaksınız. Zübeyr, sen âsi olduğun halde!” buyurdu. Sonra Talha’ya bakıp; “Allah (celle celâlühü), bunu şehit edene rahmet etmesin!” buyurdu. M. Câmi, Şevâhidü’n-Nübüvve, s.159

 

Sevr b. Meczee nakletti: “Cemel günü, Talha son nefesini verirken yanından geçtim. Beni görünce: “Ey ay yüzlü kimlerdensin?” dedi. Ben de “Mü’minlerin Emiri Ali’nin arkadaşlarındanım” dedim. “Öyleyse uzat elini sana biat edeyim” dedi. Ben de elimi uzattım. Bana biat edince, ruhunu teslim etti. Ben de bunu Hz. Ali’ye haber verdim. Hz. Ali: “Allahu Ekber! Resûlüllah “Benim biatımın sorumluluğu onun boynunda olmadan Allah onu cennete sokmayacaktır” derken dinledim” buyurdu. Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5647

Rifâ b. İyas dedesinden nakletti: “Cemel günü Hz. Ali, Talha’ya haber gönderdi. Talha gelince Hz. Ali şöyle dedi: “Allah için söyle Resûlüllah (sav)’in: “Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır. Allah’ım sen onu dost edinenleri dost edin, düşman edinenlere düşman ol!” dediğini duymadın mı?” Talha: Bu sözleri duyunca “Evet, duydum” dedi ve geri döndü.  Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5647

Kays b. Ebî Hazım nakletti: “Cemel gününde Mervan b. Hakem’in, Talha’yı diz kapağından okla vurduğunu gördüm.” Taberânî’den; El-Askalânî, El-İsâbe, s.95; Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5644; Er-Rudânî, Cem’ul Fevâid, VII, 548

 

Hakem nakletti: “Cemel Vak’ası günü, Mervan bir ok atıp Talha’yı yaraladı ve onu ayaklarından semerin demirlerine bağladı.” El-Askalânî, El-Metâlib, IV, 4461

Yahya b. Saîd amcasından nakletti: “Cemel günü Hz. Ali: “Kimseyi öldürmeyin, kimseye vurmayın…” diye seslenirken, karşı taraf “Osman’ın intikamı!” diye bağrıştılar. Hz. Ali ellerini açarak şöyle duâ etti: “Allah’ım, bugün Osman’ı öldürenleri gerisin geri çevir.” Sonra Zübeyr: “Ok atın!” diye savaşı başlatmak istedi. Cemel Ashâbı bunun üzerine hamle yapmaya başladılar, ancak bozguna uğradılar. Mervan b. Hakem de bir ok atarak, at üstünde olan Talha’yı diz kapağı hizasından vurdu ve atının böğrüne yapıştırdı. Mervan koşup ona yetişti, Talha’nın boğazını kesti. Mervan yanında bulunan Hz. Osman’ın oğlu Eban’a hitaben: “Babanın kâtillerinden olan birisinden seni rahatlattım” dedi. Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5646; Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 192-194;

Zeyd b. Ebî Üneyse nakletti: “Hz. Talha’nın şehit edildiğini öğrenen Hz. Ali (kv) şöyle buyurdu: “Talha’nın kâtilini cehennemle müjdeleyin.” Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 193; İbn Sa’d, Tabakât, III, 255

Hz. Ali (kv) nakletti: Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem şöyle buyurdu: “Talha ve Zübeyr cennette benim komşularımdır.” Tirmîzî, Menâkıb 20, 3741/ III, 565; Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5616 BMT; Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 528

Talha b. Musarrif nakletti: Hz. Ali, Hz. Talha’nın şehit düştüğü yere geldi. Bineğinden inip onu doğrultup oturttu. Yüzünden ve sakallarından tozu silkeledi. Ona rahmet okuyarak şöyle buyurdu: “Keşke yirmi yıl önce ölseydim de, Talha’yı şu halde görmeseydim!” Taberânî’den; Hâkim, El-Müstedrek, VII, 5650; Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 233; İbn Kesîr, El-Bidâye, VII, 400; Er-Rudânî, Cem’ul Fevâid, VII, 548

Hz. Ali (kv), Hz. Talha’nın oğluna şöyle buyurdu: “Sakin ol ey kardeşim! Allah’a yemin ederim ki, Rabb’imin baban Talha ile beni: “Biz onların göğüslerinden kini söküp attık. Cennette karşı karşıya mutlulukla otururlar” Hicr 15/47 buyurduğu kimselerden kılacağını umuyorum.” El-Askalânî, El-Metâlib, III, 4013; Hâkim, El-Müstedrek, V, 3399 BMT; Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 234

Muhammed Bâkır Hazretleri dedesi Hz. Ali (kv)’nin şöyle buyurduğunu nakletti: “Umarım ki; ben, Talha ve Zübeyr Allah’ın: “Biz onların göğüslerinden kini söküp attık. Cennette karşı karşıya mutlulukla otururlar” Hicr 15/47 buyurduğu kimselerden oluruz.” Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 214

Şâ’bi şöyle dedi: “Ben Resûlüllah (sav)’in Ashâb’ının beş yüzden fazlasından dinledim: Hepsi de: “Ali, Osman, Talha, Zübeyr cennettedir” diyorlardı.” Zehebî, Tarihü’l-İslam, VI, 214 Allah hepsinden razı olsun.

Muâviye, Hz. Ali (kv)’ye karşı Cemel Vak’ası sırasındaki avantajlarını şöyle anlattı: “Ben dört konuda Ali’den daha avantajlıydım. Ben sırrımı saklıyordum, o açığa vuruyordu. Benim düzgün ve itaatkâr bir ordum vardı, onun bozuk ve isyankâr bir ordusu vardı. Ben onu Cemel Ashâbı ile baş başa bıraktım ve dedim ki; Cemel Ashâbı ona galip gelirse onlar bana Ali’den daha ehvendir. Eğer Ali onlara galip gelirse ben de onları dininde şüpheye düşürürüm. Ben Kureyş’e Ali’den daha sevimliydim. Ondan kaçıp bana gelenlere ne mutlu!” Aycan, İ. Muâviye b. Ebî Süfyân s.52

Cemel Vak’ası’ndan sonra Hz. Ali (kv) Basra’ya girdi ve halktan biat aldı. Böylece Şam ve beldeleri hariç; Basra, Kûfe, Hicaz halkı Hz. Ali’ye biat etmiş oldu. Hz. Ali (kv), Basra’dan sonra Kûfe’ye geçti. Kûfe’yi idare merkezi yaptı ve burada yerleşti. Aycan, İ. Muâviye b. Ebî Süfyân s.104